Hayatın beklenmedik sürprizlerle dolu olduğu herkesçe bilinen bir gerçek. Ancak bazı bu sürprizler, bireylerin hayatlarını derinden etkileyebiliyor. Son dönemde yaşanan trajik bir kaza, 35 yaşındaki Selçuk Yılmaz'ın (isimler değiştirilmiştir) yaşamında köklü değişikliklere neden oldu. Sadece birkaç saniye içinde, bir arabanın çarpması sonucu bacağını kaybeden Selçuk, 12 yıllık işine veda etmek zorunda kaldı. Şu anda, bir parktaki çadırda yaşamakta, günlerini hayatta kalma mücadelesiyle geçirmektedir.
Selçuk, bir sabah işe gitmek üzere evinden çıkarken, arabaların olduğu caddeyi geçmekteydi. O an ne yapsa bilmeyen birçok kişinin başına gelebilecek bir kaza—diğer araçların yanında sıfır dikkatle yürümek zorunda kalmıştı. Ne yazık ki, gözle görülür bir engel yoktu ama görmediği bir yanlış yönlendirme ve dikkatsizlik sonucu bir araç ona çarptı. Saatlerce hastanede geçen bir tedavi sürecinin ardından, hekimler, bacağında ciddi bir hasar olduğunu ve kurtaramayacaklarını bildirdi. Bu durum, Selçuk'un hayatını değiştiren ilk adım olmuştu.
Kaza sonrası yaşadığı duygusal çöküntü, yalnızlığı ve belirsiz geleceği, Selçuk'un sosyal hayatını etkileyen başka bir faktör oldu. Önceleri aktif bir sosyal yaşamı olan Selçuk, kaza sonrasında yalnızlaşmaya başladı. Arkadaşları ona destek olmak istedi ama Selçuk, kendini kötü hissettiği için onların yanında olmayı reddetti. Ailesi de onun bu durumdan etkilenmesi nedeniyle endişeliydi. Ancak Selçuk’un, yaşadığı zorluklarla birlikte bir başka hayat mücadelesi vermesi gerektiği gerçeği, tüm duygu ve düşüncelerini alt üst etti. İş bulmak ve geliri sağlamak için mücadele vermesi gerekiyordu.
Selçuk, kaza sonrası hayatına devam etme mücadelesi vermeye çalıştı ancak maalesef bu, düşündüğü kadar kolay olmadı. İş hayatındaki kaybı, maddi durumunu da kötü etkiledi. Her geçen gün bazı şeylerin daha karmaşık hale geldiğini hissetti. Hem işsizlik hem de kaza sonrası maddi kayıplar, onu garip bir çaresizlik duygusuna sürükledi. İş bulma mücadelesinde de zorluklarla karşılaşması, ona daha fazla yalnızlık ve üzüntü getirdi. Bütün bu sürecin ardından, Selçuk, geçici bir süreliğine bir parkta çadırda yaşamaya karar verdi. Burada, hem topluma karışmadan hem de kendini izole etmeden yaşamaya çalışıyor. Park, onun için geçici bir sığınak oldu. Başkalarının varlığı ve devam eden yaşamı ona hem üzüntü hem de bir nostalji hissi veriyor. Ancak bu durum, Selçuk'un hayatındaki sıkıntıları da gideremiyor.Çadırda yaşamak, Selçuk için birçok zorluğu da beraberinde getiriyor. Hava durumuyla mücadele etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, bazen soğuktan korunmak ve onları sağlamak her gün daha da zor bir hale geliyor. İnsanların ona karşı tavırları, birçoğu için hayatın olağan akışı gibi görünen bu durumu daha da zorlaştırıyor. Çoğu insan, onun çadırda yaşamasına aşırı duyarsız kalmakta; bazıları ise merakla sormakla kalmıyor, adeta onunla dalga geçiyorlar.
Böyle bir durumda Selçuk'un yaşadığı sosyal durumun, toplumun bir parçası olan bizler için ne denli önemli olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Selçuk gibi birçok insanın, sadece bir trafik kazası veya beklenmedik olaylarla hayatlarının nasıl alt üst olduğunu anlamamız lazım. Toplumun nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği konusunda farkındalık yaratmak, bu gibi insanlara yol açmak ve onlara destek olmak oldukça önemlidir. Kaza sonrası yaşam mücadelesi veren bireylerin, sadece destek ve yardım değil, aynı zamanda anlayışa da ihtiyaçları var.
Şu an içinde bulunduğu duruma sürekli olarak karşılaştığı zorluklar nedeniyle, Selçuk'un hayatı toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın önemini bizlere hatırlatıyor. Parkta yaşadığı bu zorluklar belki ona acı veriyor, ancak bu zor günlerde kendisini yalnız hissetmemesi için toplumsal destek arayışına girmesi gerektiğini düşünüyor. Selçuk, her gün pastaneden ya da gıda yardımından aldıklarını tek tek değerlendirmekte, elindeki her malzemeyi idareli kullanmakta ve gelecek için umut taşımakta. Duygusal desteğe ihtiyaç duysa da, Selçuk'un asıl mücadelesi bu zorlu yaşam koşulları altında güç bulmakla geçiyor.Sonuç olarak, yaşadığı kaza nedeniyle hem fiziksel hem de duygusal olarak yıpranan Selçuk Yılmaz, çok sayıda zorlukla mücadele etmekte. Ancak, toplumun desteği ve duyarlılığı ile bu durumu aşmayı umuyor. Herkesin bu konuya duyarlılıkla yaklaşması ve farkındalık yaratması, sadece Selçuk gibi bireylerin değil, sosyal hayatımıza da olumlu yansımalarını sağlayabilir. Selçuk'un hikayesi, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.