Sena, son günlerde toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları üzerine bir kez daha söz sahibi olmaya başladı. Cezaevindeki bir gazeteci tarafından yapılan röportajda, kendisine yöneltilen sorulara samimi yanıtlar verirken, kalbinde yaşadığı acıyı ve toplumsal adaletsizliği dile getirdi. 'Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum' diyerek, kendisini bu tür trajik olaylarla özdeşleştirmemek için bir çağrıda bulundu. Kadın cinayetlerinin toplumsal bir sorun haline geldiği günümüzde bu ifadeleri, insanların düşünce yapısını sorgulamak açısından son derece önemli bir mesaj içeriyor.
Sena’nın söyledikleri, aslında pek çok kadın için bir mücadele sembolü haline geldi. “Ben sadece bir kurban değilim, aynı zamanda bu sistemin bir parçasıyım. Bu cinsiyetçilik ve şiddet politikası, benim gibi birçok kadını ezmeye çalışıyor” diyerek, kurban söyleminin ötesine geçmek istiyor. Bu yaklaşım, yalnızca kendisini değil, toplumdaki tüm kadınların sesi olmayı amaçlıyor. Kadınların yaşadığı sıkıntıları etkili bir şekilde anlatabilmek, bu tür olaylarda bir duyarlılık yaratmak adına son derece kritik bir adım. Bu durum, her bireyin kendisini ifade etme özgürlüğü ve toplumdaki rollerinin bilinçli bir şekilde sorgulanması gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Toplum olarak, kadın cinayetleri konusunda farkındalığı artırmak ve bu tür olayların önüne geçmek adına hepimize görevler düşüyor. Sena’nın açıklamaları, toplumsal yapıların içinde gizlenen kadın düşmanı düşünceleri sorgulamaya davet ediyor. Kadınların duygusal, sosyal ve ekonomik olarak özerk bir şekilde var olabilmesi için sadece kurumsal değil, aynı zamanda toplumsal reform gereken bir alan olduğunu ortaya koyuyor. Bu konudaki bilinçlenme ve duyarlılığın artırılması, bireysel çabaların ötesinde kolektif bir mücadele gerektiriyor. Sena’nın sesi, bu noktada bir milat olma niteliği taşıyor.
Sonuç olarak, Sena'nın yaşadığı trajik olayların yalnızca kendine özgü bir hikaye olmadığını unutmamak gerekiyor. Çoğu kadın, benzer durumlarla karşılaşmakta ve hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Sena'nın bu cesur ifadesi, kadın cinayetlerinin karşısında durmak ve her bireyin haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için bilinçlenmemiz gerektiğini esas alıyor. Kendisi gibi birçok kadının daha iyi bir yaşam sürmesi için sesini yükseltmekte, ‘Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum’ diyerek haykırmaktadır. Bu sayede toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların haklarının korunması konusunda atılan adımların önemine bir kez daha dikkat çekiliyor.