Son günlerde yaşanan olaylarla birlikte Mescid-i Aksa, uluslararası gündemin odak noktalarından biri haline geldi. İsrail İçişleri Bakanı Itamar Ben Gvir'in Mescid-i Aksa'ya gerçekleştirdiği yeni baskın, yalnızca bölgedeki gerginliği artırmakla kalmadı, aynı zamanda dünya genelindeki Müslüman toplulukları da derinden etkiledi. Bu durum, Mescid-i Aksa'nın tarihi ve dini önemini yeniden gözler önüne sererken, uluslararası toplumda da büyük bir tartışma başlattı.
Baskın, Ben Gvir'in, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamaya dayanıyordu. Açıklamasında, "Mescid-i Aksa bizim evimizdir ve orada her zaman bulunacağız" ifadelerini kullanan bakan, tarihi ve dini bir mekânda bu denli provokatif bir tutum sergilemesiyle dikkat çekti. Öncelikle Mescid-i Aksa'nın dini ve sembolik önemi düşünüldüğünde, böyle bir davranışın neden bu kadar sorunlu olduğunu anlamak mümkündür. Mescid-i Aksa, yalnızca Filistinliler için değil, tüm İslam âlemi için büyük bir öneme sahiptir. Dolayısıyla bu tarz bir baskın, sadece üç dinin kutsal saydığı bir mekânda yaşanan bir olay değil, aynı zamanda geniş çaplı bir uluslararası kriz oluşturma potansiyeline sahip.
Ben Gvir'in baskınından sonra, başta Arap ülkeleri olmak üzere birçok ulus, tepkilerini sert bir şekilde dile getirdi. Arap Birliği, yaptığı açıklamada, bu tür baskınların yalnızca bölgedeki gerilimi artırmakla kalmayıp, aynı zamanda barış sürecine de zarar vereceğini vurguladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ise, "Mescid-i Aksa'nın statüsü, Filistin-İsrail çatışmasının en hassas unsurlarından biridir" diyerek, tüm tarafların sorumlu davranmalarını talep etti. Öte yandan, sosyal medyada da bu tür baskınlara karşı büyük bir kampanya yürütülmeye başlandı. #MescidiAksa, #Kudüs ve #BenGvir hashtag’leri ile yapılan paylaşımlar, dünya genelindeki Müslümanların bu durumu protesto etmek amacıyla bir araya geldiğini gösteriyor.
Tüm bu olaylar, İsrail'in uzun zamandır devam eden politikaları ve bu politikaların yaratmış olduğu gerginliği bir kez daha gözler önüne seriyor. Mescid-i Aksa gibi bir mekânda yaşanan bu baskın, sadece bir eylem değil, aynı zamanda daha geniş bir çatışmanın da habercisi. Geçmişte de benzer olaylar yaşanmış, ancak uluslararası toplum bu durumları çoğu zaman görmezden gelmiştir. Bununla birlikte, dünya genelindeki tepkilerin uzaması, bu baskının etkilerinin daha geniş bir alana yayılabileceğini işaret ediyor.
Baskının sonuçlarının ne olacağı ise henüz kestirilemiyor. Ancak, tarihi bir öneme sahip bu mekânda yaşanan bu tür olayların, kalıcı barış arayışı açısından ne denli tehlikeli olduğu aşikâr. Mescid-i Aksa'nın özgürce ziyaret edilebildiği, tüm dinlerin eşit haklara sahip olduğu bir ortamda yaşanacak barış, herkes için kazanç olacaktır. Bunun için uluslararası toplumun bir araya gelmesi ve baskılara karşı güçlü bir duruş sergilemesi önem taşımaktadır.
Böyle bir olayın tekrar yaşanmaması adına, diplomatik yollarla bir çözüme ulaşılması gerekmektedir. Ancak, bu sürecin başarılı olabilmesi için tüm tarafların, karşılıklı anlayış ve müzakere yoluyla ilerlemeleri ön koşuldur. Aksi durumda, Mescid-i Aksa gibi sembolik mekânlar, daha fazla çatışma ve gerginlikle anılmaya devam edebilir. Zira tarihte birçok savaşın nedeni olmuş bu tür dini ve tarihsel mekânların, bugünlerde de aynı kaderi paylaşmaması için, duyarlı ve yapıcı bir yaklaşım sergilemek kaçınılmazdır.