İnsanın en yakınlarıyla, özünde bir sevgi ve destek ilişkisi kurması beklenirken, Denizli’de yaşanan korkunç bir olay, aile bağlarının nasıl yerle bir olabileceğini gözler önüne serdi. Şizofreni hastası olan bir doktor, yatalak annesine uyguladığı şiddetle hem bölge halkını hem de medyayı derinden etkileyen bir suç işledi. Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte, toplumda büyük bir öfke ve hayal kırıklığı doğdu.
Denizli’nin merkezinde yer alan bir apartman dairesinde gerçekleşen olay, 23 Eylül 2023 günü sabah saatlerinde meydana geldi. Aile üyelerinin komşularına ilettikleri ihbar üzerine polis ve sağlık ekipleri olay yerine intikal etti. Yatalak durumda olan anne, acil yardım ekipleri tarafından hastaneye kaldırıldı. Anne, doktorun şiddeti sonucu komaya girmişti. Gözaltına alınan şizofren doktor, olayın ardından yaşadığı psikolojik buhran nedeniyle durumu kontrol edemediğini ifade etti. Ancak, ailesinin yıllarca süren yaşam mücadelesi acı bir gerçek olarak karşımıza çıktı.
Doktorun, yatalak annesine karşı gerçekleştirdiği bu şiddet eylemi, toplumda büyük bir infiale yol açtı. Olayın ardından gerçekleşen duruşmada, doktorun yaşadığı psikolojik rahatsızlıklar, mahkeme tarafından dikkate alındı. Ancak, toplumun adalet talepleri de yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Her kesimden insan, bu tür eylemlere karşı çıkarken, sosyal medya platformlarında #Adaletİstiyoruz hashtag’iyle dayanışma gösterdi. Toplumda yaşanan bu tepkiler, hem olayın ciddiyetini hem de ailenin yaşadığı travmanın büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Birçok uzman, bu tür aile içi şiddet vakalarının önüne geçebilmek için toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bağlılıkları ve destek mekanizmaları oluşturmanın, psikolojik rahatsızlıkları olan bireylerin tedavi süreçlerini ve topluma kazandırılmalarını sağlamak için önemli bir temele sahip olduğunu belirttiler. Türkiye’nin pek çok bölgesinde benzer vakalar yaşanmakta, ancak bu olayın medya gündeminde geniş yer bulması, toplumda farkındalık yaratması açısından önemli bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Olayın ulusal medyada yankı bulması, benzer durumlarda farkındalık yaratmak ve bu tür acudeterapi süreçlerinin önemini duyurmak için bir olanak sundu. Toplumun yapısal sorunları ile birlikte, bireylerin ruhsal sağlıklarının göz önünde bulundurulması gerektiği, bu tür dramların önüne geçebilmek için elzemdir.
Sonuç olarak, Denizli’de yaşanan bu üzücü olay, aile bağlarının ne kadar kırılgan olabileceğini, ruhsal hastalıkların nitelikli tedavi süreçlerine ihtiyaç duyabileceğini ve toplumun bu tür vakalara nasıl yaklaşması gerektiğini sorgulatıyor. Gözler, dava sürecinin ilerleyişine ve alınacak olan sonuca çevrildi. Toplumun, bu tür vakalara karşı duyarlılığını artırarak, benzer trajedilerin bir daha yaşanmaması dileğiyle, aile içi şiddetin önlenmesi için sesini duyurması gerektiği bir kez daha ortaya konulmuş oldu.